Dünya'da var olan Müslüman milletlerin ortak yaşam standardı maalesef zulme maruz kalmak olmuştur. Uzakdoğu Asya'nın Filistin'i diye anılan ve nazik Müslümanların yaşadığı bir belde Patani…
Günümüzde Tayland Krallığı'nın güney çevreleyen coğrafyanın adı olmanın yanı sıra, bir eyalete de adını veren Patani, tarihte aynı adla anılan bir Sultanlıktı. 12. yüzyılda Çin’e ticaret yapmaya giden Arap ve Yemenli tüccarlar vasıtasıyla İslam bölgede yayılmaya başladı. Daha sonra ismi değiştirilip Patani ismini alan krallığın Sultanı Müslüman olup İsmail adını aldı. Sultan İsmail halkı tarafından çok sevilen bir yöneticiydi. Sultanlarının Müslüman olmasıyla Patani Halkı toplu olarak İslam’a girme kararı aldı. Böylece 1457 yılında Patani İslam Krallığı kuruldu. Sultan İsmail döneminde Patani, Uzakdoğu Asya’nın en canlı ilim ve ticaret merkezlerinden biri haline geldi. 250 seneye yakın bir süre bölgede hüküm süren Patani İslam Krallığı, Taylandlıların dedeleri olan Budist Siyamlıların müdahaleleri ve bazı iç karışıklar nedeniyle yıkıldı. Budist Siam ve Müslüman Malay dünyasının kesişme noktasında kurulmuş ve 20.yy başına (1902) yani Tayland Krallığınca ilhak edilene kadar varlığını sürüdrmüştür.
İngiliz ve Tayland işgalinin ardından Patani’de çok şiddetli bir direniş başladı. İşgal güçleri Patani’de bir türlü istedikleri gibi hâkimiyet sağlayamadılar. Özellikle Sultan Abdulhamid Döneminde Patani ile Osmanlı arasındaki ilişkiler arttı. Abdulhamid Güneydoğu Asya’ya Halife vekili olarak atadığı Ahmet el Patani aracılığıyla Patani Direnişi’ne destek sağladı. 10 Mart 1909’da İngiliz ve Tayland yönetimleri tarafından yapılan Anglo-Siyam Antlaşmasıyla Patani Malezya’dan koparılarak Tayland’a verildi. İngilizler tıpkı Ortadoğu’da yaptıkları gibi Güneydoğu Asya’da da cetvelle sınırlar çizerek bölgeden ayrılırken arkalarında bugüne kadar uzanacak sorunlar bıraktılar. Patani Halkı ile Tayland Halkı arasında dil, din, kültür ve tarih açısından hiçbir benzerlik bulunmuyor. Bu nedenle Patani Halkı, Tayland yönetiminin altında yaşamayı reddediyor.
Patani'den Anadolu'ya Uzanan Yol
1923 yılında 28 Türk Genci’nin Patani’deki direnişe katılmak için Güneydoğu Asya’ya geldikleri bilgisini veren Nik Mahmud, Türkiyeli gençlerin Patani’ye girmek için sınırı geçmeye çalışırken bölgedeki İngiliz askerler tarafından yakalanarak hapse atıldıklarını “1. Dünya Savaşı sırasında Patanililer işgal altındaki Türkiye’ye yardım etmek için para toplayıp halifeye ulaştırdılar. Ayrıca Patani’de Osmanlı Hilafeti’ni destekleyen gösteriler yapıldı. Patanili Alimler Osmanlı Hilafeti’nin korunmasının her Müslümanın üzerine farz olduğu yönünde fetvalar yayınladılar. 1. Dünya savaşı sırasında halife İngilizlere karşı cihad fetvası yayınlayınca, Patani Halkı bölgedeki İngiliz Askerlerine karşı eylemlerini arttırdı. Bu dönem, bazı Patanili Öğrenciler Mekke’de okuyorlardı. Bu öğrenciler de halifeye mektup yazarak kendisine asker olmaya hazır olduklarını bildirdiler.” Sultan Abdulhamid’in en sıkıntılı günlerinde bile Patani’yi unutmadı, İngiliz ve Tayland işgaline karşı mücadele eden Patani Halkı’nı yalnız bırakmadı. Bu nedenle Patani Halkı, Sultan Abdulhamid’i ve onun yaptığı iyilikleri hiçbir zaman unutmayacak…
Patani Tarihine Kısa Bir Yolculuk
1457 : Patani Krallığı İslam’ı kabul etti.
1584-1688 : Patani İslam Krallığı’nın yükselme devri.
1729 : Patani’de iç savaş başladı.
1786 : Patani Taylandlıların dedeleri olan Siyam Krallığı’nın kontrolüne girdi.
1789 : Patani Halkı, Siyam Krallığı’na karşı isyan başlattı.
1909 : İngiltere ve Siyam Krallığı arasında imzalanan Anglo-Siyam Antlaşması’yla bugünkü Tayland-Malezya sınırı oluştu.
1910 : Patanili Sufi Şeyhi To’tea öncülüğünde Yala’da işgal güçlerine karşı büyük bir isyan gerçekleşti.
1911 : Bu isyandan 1 yıl sonra başka bir Sufi Şeyhi olan Hacı Bulon İngiliz ve Tayland güçlerine karşı başka bir isyan başlattı.
1947 : Patani Direnişi’nin babası olarak isimlendirilen Hacı Sulong Patani Halk Hareketi’ni kurup mücadeleye başladı.
1954 : Hacı Slong oğluyla birlikte Budist Tayland Askerleri tarafından şehid edildi.
1968 : Son Patani İslam Kralı’nın torunu Kebir Abdurrahaman Tenvira Patani Birleşik Kurtuluş Örgütü’nü (PULO) kurdu.
1975 : PULO Patani’de 70 bin kişinin katıldığı Patani Tarihi’nin en kalabalık protesto gösterisini düzenledi.
2004 : Krue-Se Camii’nde Budist Askerlerle Patanili Gençler arasında çıkan çatışmada 32 Patanili hayatını kaybetti. Aynı gün Patani’nin farklı bölgelerinde çıkan çatışmalarda da 74 kişi Patanili daha katledildi.
2004 : Narativa’nın Takbay Kasabası’nda tutuklu bulunan 6 Patanili Gencin serbest bırakılması için halk gösteri düzenledi. Budist Tayland Askerleri’nin göstericiler üzerine ateş açması sonucu 85 Patanili hayatını kaybetti.
2008 : Patani Direnişi’nin efsane önderi Kebir Abdurrahman Tenvira sürgünde yaşadığı Suriye’nin başkenti Şam’da hayatını kaybetti.
Günümüzde ise; Patani halkı Türk Halkı’nın ve Hükümeti’nin desteğine ihtiyaç duymaktadır.
Bizim Yolculuğumuz;
24 Mayıs Çarşamba günü 6 kişilik İHH ekibi olarak, İstanbul dan 13.000 km uzaklıkta bulunan Patani'ye 14.5 saatlik bir uçak yolculuğu ile vardık. Patani bölgesinde bir il olan Yala şehrinde Patani’li kardeşlerimiz bizi karşıladılar. Bir saatlik bir kara yolculuğu sonucu nihayet Patani’ye ulaştık. Bütün şehirler yeşillikler içinde ve şehirlerin her tarafını imar etmişler. Yatay mimari hakim, hemen hemen hiç apartman yok. Kısa boylu zayıf insanlar. Bize yemek ikram ettiler ancak yemek kültürümüzün farklılığı ve baharat hakimiyeti ve biz sadece balık ızgaraya talibiz. Tüm hanımlar tesettür içinde. Otoyollarda her 100 metrede bir Tayland askerlerine ait kontrol noktaları.Genelde otomobilleri erkekler, motosikletleri bayanlar kullanıyor. Bütün erkeklerin başlarında namaz fesi sürekli kullanılıyor. Sakin güler yüzlü ve sıcakkanlı kardeşlerimiz.
Yeşil kuşak, iklim 35 derece ve hiç görmediğimiz meyvelerle dolu. Bütün ormanlar genelde kavucuk ağaçlarıyla dolu. Ana geçim kaynakları kavucuk üretimi. Pirinç, muz, hindistan cevizi, mango, patates, mısır vs. her şeyin yetiştirildiği bir güzel belde. Fabrikalar var ancak devlet kapalı tutuyor. Baskı ile asimile etmeye çalışıyor. İlk günden itibaren yoğun bir program yaptık. Ülkemin güzel insanlarının fedakarca yapmış oldukları infaklarının oradaki tecellisine şahidlik ediyoruz. Bir yandan da ihtiyaç sahipleri olan oradaki güzel insanlarla tanışıyoruz. Emanet ramazanlıkları teslim ediyoruz. İHH'nın o bölgede 6 tane yetimhanesi bulunuyor ve okulları var. Hepsinin güzel kampusleri var. Okullarda öğrencilerle buluştuk çok güzel karşılama programları icra ettiler. Sizlerin selamlarını ilettik. Onlardan da sizler selamlar getirdik.
Yaklaşık beş milyonluk Müslüman Patani'de 16.000 yetim bulunuyor. Biz İHH olarak sizlerin desteğiyle ancak 500 tane yetimimizin yatma, barınma ve eğitimini karşılayabiliyoruz. Ancak Patani’li yetimhane yönetici öğretmenleri bizden o çocukların meslek edinmeleri için atölye kurulmasında maddi destek istemektedirler. Yani çocuklara hazır balık verme değil de “Balık tutma”yı öğretelim diyorlar. Ayrıca çocuklara en az 4 dil öğretiyorlar. Malayca, Tayca, Arapça, İngilizce. Bu dil öğretmeyi bizim ülke beceremiyor sanırım.
15 Temmuz şehidimiz “Ömer Halisdemir Okulu “ve “İskilipli Atıf Hoca” yetimhanesi 2 ay içinde tamamlanıp hizmete açılacak. Bu kuruluşları ziyaret edip bilgi aldık. Patani bölgesinde toplam 2.600 ramazan kumanyası dağıttık. Ziyaretlerimize devam ettik. Patani İslam Merkezini ziyaret ettik. Bu merkeze bağlı 500 Camii ve 800 imam bulunmaktadır ve bu merkezin başkanıyla hayatımda ilk kez Hilal'i gözetlemek için yüksek bir tepeye çıktık. Bütün gençlik ve halk hilali gözetleme sünnet'ini bir karnaval havasında yaşıyorlar. Oradan canlı yayınlar yapıyorlar. Bizi de bir TV canlı yayınına aldılar. Bu bölgenin halkı ekmek hiç kullanmıyor çünkü sevmiyorlarmış.Yağ ve tuz da hiç yok gibi. Bu yüzden kalp krizi ve kanser o bölgede yok gibi. Yoğun, yorucu ve bir o kadar da zevk alarak gerçekleştirdiğimiz Patani yaşamımızı tamamlamış olduk ve Katar aktarmalı iki günlük uçuşumuza devam ettik. Bu yaşantıyı yaşatan Rabbimize sonsuz şükürler olsun.
“Zülmün bitmediği yer” uzak doğunun “FİLİSTİN'inden selam ve dua ile….
Zeki MARABAOĞLU | PATANİ