Ramazan Faaliyetleri - Balkanlar
Ramazan Faaliyetleri - Balkanlar
01.03.2017
Trabzon İHH olarak 26-30 haziran tarihleri arasında 32 kişilik İHH gönüllüsü kardeşlerimizle birlikte Ramazan faaliyetleri kapsamında Makedonya, Kosova, Arnavutluk, Karadağ ve Bosna Hersek'e ziyaretler gerçekleştirdik.


Ziyaretlerle birlikte buralarda ki fakir, yetim ve ihtiyaç sahibi müslüman kardeşlerimize de yardımlarda bulunmak amacıyla çıktığımız yolculukta ilk durağımız Makedonya'nın Üsküp şehri oldu. Burada Yahya Kemal Beyatlı'nın annesinin mezarının bulunduğu İshak Camii'ni, Suluhan'ı, Murat Paşa Camii'ni, Kapan Hanı ziyaret ettik. Ardından eski ama bir o kadar da tarih kokan Vilayet Konağı bizi eski günlere götürdü. Buradan sonra Mustafa Paşa Camii'ne geçtik. Makedonya Kalesine de gitme fırsatı bulduk. Hava çok sıcak olduğundan kaleye giremedik, ama yürüdüğümüz güzergah boyunca kaleyi dışardan izledik. Davut Paşa Hamamını ziyaret ettik. O kadar dev ve gösterişli heykellerden, büyük ve modern binalardan sonra eski bir hamam görmek bize oldukça keyif verdi. Buradaki ziyaretimizi tamamlayarak Gostivar şehrine doğru yola çıktık.

Gostivar'da çok eski ve restore edilmemiş olan II. Murat Camii'ni ziyaret ettik. Daha sonra iki kız kardeşin çeyiz parası ile yaptırdığı söylenen çok güzel, canlı ve orjinal işlemelerin duvarları süslediği, bahçesinde küçük ama çok zarif bir şadırvanın bulunduğu, avlusunda rengarenk çiçeklerin olduğu Alaca Camii'ni de görme fırsatı bulduk. Burada yaklaşık 100 kişinin katılımıyla bir iftar programı gerçekleştirdik. Daha sonra Yukarı Banisa köyünü ziyaret etmek için yola çıktık. Bu köyü de ziyaret ettik. Eski ve bakımsız gibi görünen evlerin kapılarının ardında harika bir görüntü çıktı. Bahçelerin rengarenk çiçeklerle, hamaklarla ve en önemlisi sevgileriyle düzenlenmiş olduğuna şahit olduk. Bu köy Trabzon'un küçük versiyonu. Tam bir Trabzon ve Trabzonspor aşığı. Her yer bayraklar ve formalı insanlarla dolu. Trabzon'dan kilometrelerce uzakta olan bu köyde sanki evimizdeymiş gibi hissettik kendimizi. Trabzonspor hayranı bu köyde Trabzonspor'dan aldığımız formaları ve çeşitli hediyeleri köy halkına ve çocuklara dağıttık.

Programımızın sonraki durağı Kosova'nın başkenti Priştine idi. Burada Murat Hüdavendigar'ın medfun olduğu türbeyi ziyaret ettik. Buradan büyük çoğunluğu Türkçe bilen Prizren şehrine geçtik. Kosova'nın İHH temsilcisi Hacı Kemal abimizle de sohbet ettik. Ardından Arasta, Bayraklı, Emin Paşa ve Sinan Paşa camilerini ziyaret etme imkanı bulduk. Gazi Mehmet Paşa Hamamı ve Halveti Tekkesini de görme fırsatı bulduk. Ziyaretimizde Trabzon'daki sponsorumuzun desteklediği yetimimize gönderdiği bağış ve hediyelerini de teslim ettik. Ayrıca Hacı Kemal abimize faaliyetlerinde kullanmak üzere bir miktar da bağışda bulunduk. Daha sonra burada 100 yetim ve aileleriyle birlikte iftar programına katıldık. Ayrıca Arnavutluk'taki yetimlerimize ulaştırılmak üzere Kosova'daki İHH Gönüllümüze emanetleri verdik. Bu gönüllülerimiz ertesi gün toplam 5 yetime 1000 Euro emaneti ulaştırdı.

3.gün Bosna'ya gitmek üzere yola çıktık. 11 yıl katliam görmüş olmasına rağmen yılmadan yıkılmadan ayakta duran BOSNA.. Fatih Sultan Mehmet 1461 yılında Trabzon'u fethettikten iki yıl sonra yani 1463 yılında Bosna Hersek'i fetheder. Rüyasında fethedilen topraklara Peygamber Efendimiz (s.a.s.), Hz. Ebubekir, Hz. Osman ve Hz. Ali teşrif buyurur. Bunun manasını ulemaya soran Fatih şu cevabı alır: "Peygamber Efendimiz'i görmen Bosnalıların İslamiyeti kabul edeceklerine ve İslamiyet'in burada kıyamete kadar kalacağını, Hz. Ebubekir'i görmen onların sadakatli bir tebaa olacaklarını, Hz. Osman'ı görmen sanata eğilimli ve ince ruhlu olacaklarını, Hz. Ali'yi görmen onların savaşçı ve ilim sahibi olacaklarını gösteriyor. Hz. Ömer'i görememiş olman ise bu topraklarda adaletin hüküm sürmeyeceğinin bir alametidir." demişlerdir. Gerçekten de öyle olur. Boşnak Hıristiyanlar fetihten kısa süre sonra İslamiyet'i kabul eder. Devlet hizmetlerinde sadakatle çalışırlar. Osmanlı hakimiyetinin sona ermesinden sonra ise bu topraklar adalete hasret kalır ve hala kalmaktadır.

Günümüzde nüfusun %50'sini Boşnaklar oluşturmasına rağmen %30'unu oluşturan Sırplar tarafından halen zulüm görüyorlar. Bizzat ziyaretine gittiğimiz Fatma Nineyi anlatmak istiyorum. Savaş zamanında Sırplar bölgeyi kuşatınca Fatma Nine de pek çok kimse gibi evini bırakarak başka bir şehirde oturan yakınlarının yanına sığınmak zorunda kalmış. Dört yıl sonra savaşın bitimiyle geri döndüğünde ise onu kötü bir sürpriz bekliyormuş. Sırplar onun yokluğunu fırsat bilip bir anıt gibi evinin bahçesine bir kilise inşa edivermişler. Sanki bir ağaç, bir bitki diker gibi... Sorgusuz sualsiz, âdeta alay edercesine Fatma Nine ve bütün müslümanlarla...

Fatma Nine 11 yıldır kiliseyi yıktırmak için hukuk mücadelesi veriyormuş. Her gün uyandığımda evimin bahçesinde bu kiliseyi görmek içimi acıtıyor diyor. Bahçesine çıkmak bile istemiyormuş. Sonra haberlere çıka çıka, ulusal basında ünlü olduğuna getiriyor lafı. Kiliseyle ilgili bugüne kadar pek çok haber yapılmış. Üstelik halk arasında kilise "Fatma Nine'nin kilisesi" olarak anılır olmuş. Fatma Nine bu durumdan da oldukça rahatsız. Ben ölsem bile çocuklarıma bu kiliseyi yıktırmalarını vasiyet ettim diyor. Pes etmek yok yani. Ninemizin azmi ve bilincine hayran kalıyoruz.

Şu an Bosna Hersek'te Sırplar, Hırvatlar ve Müslüman Boşnaklar var ve Müslümanlar korkuyla yaşıyorlar. Ülkeyi 6 ay Hırvatlar, 6 ay Sırplar ve 6 ay da Boşnaklar yönetiyor. Boşnak yönetimi başta olsa bile Boşnaklar için bir şey yapılmıyor, yaptırılmıyor. Katliam sonucunda bütün fertleri ölen ailenin evlerine Sırplar yerleştirilmiş. Tapudaki bütün evraklar yakıldığı ve ailenin bütün fertleri öldüğü için evlerin tapuları da Sırplara kalmış. Sırplar Müslüman Boşnakları Bosna'dan tamamen silmeye çalışıyorlar. Ama Müslümanlar bütün güçleriyle direniyorlar ve direnmeye de devam edecekler. Sırpların bu kin ve nefreti 1389 I. Kosova Savaşında Murat Hüdavendigar'dan sonra başlıyor ve Boşnakları tamamen yok etmek için herşeyi yapıyorlar.

Sırp saldırılarından kaçan binlerce Boşnak, BM tarafından "güvenli bölge" ilan edilen ve 400 Hollandalı barış gücü askeri tarafından korunan Srebrenitsa'ya sığındı. Sığınmacılardan yaklaşık 25.000'i, barış gücü askerlerince Srebrenitsa'ya birkaç kilometre mesafedeki Potaçari'de bulunan bir akü fabrikasına yerleştirildi. Fabrikadaki savunmasız binlerce Boşnak, Hollandalı askerlerce 11 Temmuz 1995'te Ratko Miladiç, nam-ı diğer "Sırp Kasabı", komutasındaki Sırp askerlerine teslim edildi. Askerler 12 yaş üstü tüm erkekleri bir yana, kadınları da diğer yana ayırdılar. Kadınlara tecavüz edildi, erkekler ise kamyon ve otobüslere doldurularak ölüme götürüldü. Srebrenitsa'daki kıyımdan Tuzla'ya kaçmaya çalışan 12.000'i aşkın Boşnak, dağlık güzergâh üzerinde pusu kuran keskin nişancı Sırp askerleri tarafından âdeta tek tek avlandı. Dağlardaki bu zorlu kaçış yolundan yaklaşık 3.000 kişi sağ olarak Tuzla'ya ulaşabildi. Srebrenitsa'dan Tuzla'ya uzanan yolda 10 gün içerisinde 10.000'den fazla kişi katledildi. Srebrenitsa'da yaşanan bu katliam Avrupa'da hukuksal olarak belgelenen ilk soykırım olarak tarihe geçti.

Bosna Savaşı esnasında, Osmanlı yadigârı Mostar Köprüsü'nün bulunduğu Mostar şehrinde Hırvat komutanla görüşen Aliya İzzetbegoviç'e, komutan, tehdit havasında dağın tepesine dikilen devasa büyüklükteki haç'ı göstererek "Bak, biz haçı nasıl diktik. Şimdi sizin hilâlden daha yukarıda bir haçımız var. Bunu kaldırmaya gücünüz yeter mi?" diye manalı bir soru sorar. Aliya İzzetbegoviç de, bu söz karşısında meseleyi gülümseyerek geçiştirir, "Hele bir gün geceye dönsün" der.

Akşam karanlığı basınca da onu dışarıya davet edip şahadet parmağını göğe kaldırarak tüyleri diken diken eden şu sözleri söyler: "Sayın komutan, şimdi sen de bir semaya bakıver! Şu hilâli ve yıldızı görüyor musunuz? Senin onları yok etmeye gücün yeter mi? Ne kadar yükseklere haç dikseniz de onu geçemezsiniz ve asla onu oradan da indiremezsiniz. Onlar semada olduğu müddetçe biz de inşallah varlığımızı devam ettireceğiz!.." der.

Bu ziyaretimizin sonunda Bosna Belediye Başkanı bizlere; "Biz Osmanlıyız siz Türksünüz. Biz Osmanlı'nın emanetçisiyiz, bizler önce size sonra kendimize dua ederiz, siz güçlüyseniz bizde burda güçlüyüz. Allah'a Emanet olun" sözü oldukça etkiledi bizleri...

Bosna ziyaretimiz boyunca Travnik'te Trabzon Büyükşehir Belediyesi'nin sponsorluğunda 1000 kişinin katılımıyla bir iftar programı gerçekleştirdik. Buradan savaş döneminde komutanlık yapmış Nejad Kurtoviç ile görüşerek dernek faaliyetinde kullanmak üzere kendisine bir miktar bağışta bulunduk. Ayrıca Sancak'taki yetimimize ulaştırmak üzere 200 Euro ve sponsorumuzun gönderdiği hediyeleri de teslim ettik. Daha sonra Bosna'daki yetimimizi ziyaret ederek kendisine de 200 Euro teslim ettik. Yetimlerimize ulaşıp, güzel insanlarla da tanışma fırsatı bulduk. Allah (c.c.) her zaman müslümanların dertleriyle dertlenmeyi bizlere nasip etsin. Programa katılan ve önemli katkılarda bulunan gönüllülerimize teşekkür ediyoruz. Allah razı olsun.

Trabzon İHH / Fatma Küçükakyüz / 01.08.2016

Trabzon İHH İnsani Yardım Derneği © 2017. Tüm Hakları Saklıdır.