Yetim Dayanışma Günlerinde; 45 ülkede 636 projeyle, 204.000'i aşkın yetimimiz için yeniden iyiliğe kanat çırpıyoruz.
Yoksul İslam Ülkesi Sierra Leone
Yetim Dayanışma Günlerinde; 45 ülkede 636 projeyle, 204.000'i aşkın yetimimiz için yeniden iyiliğe kanat çırpıyoruz. Yetimlerimizin yüzünü güldürmeye, onlara umut aşılamaya "Vira Bismillah" diyoruz.
Sierra Leone; adını çok az duyduğumuz, telaffuzu bile zor olan, yaşam standartları sınırın altında kalmış bir ülkedir. Ebola virüsü hastalığıyla dünyayı ayağa kaldıran, teneke saçlardan oluşan evlerde oturmak zorunda kalan, çocuklarında hep sevilme isteği olan, su ve kanalizasyon tesisatının olmadığı (kanalizasyonların çoğu sokak kenarlarından evlerin dışında açılan kuyulara akıtılıyor), başkentinde bile elektriğin günün belirli saatlerinin dışında verilmediği (diğer bölgelerde jeneratör hariç elektrik bulunmuyor), başkent hariç asfaltının olmadığı (bu sebeple yüksek araçlar tercih edilmekte), palmiye-muz-mango-ananas bahçeleriyle donatılmış (buna rağmen tarımsal faaliyetler gelişmemiş), önemli miktarda elmas madeni yataklarının mevcut olduğu (varlık içinde yokluğu yaşayan) Batı Afrika'da ülkesi.
Kuzeydoğusunda Gine, güneydoğusunda Liberya, güneybatısında Atlas Okyanusu bulunmaktadır. 71.740 km'lik alana sahip Sierra Leone'nin nüfusu 6.296.803 kişidir. Başkenti Freetown'dır. Ülke içerisinde 28 yerli kabile bulunmakla birlikte 28 farklı dil kullanılmaktadır. %70'inden fazlası Müslüman olan bir ülkedir. Resmi dil İngilizce'dir. Para birimi Leone'dir. Hayat süresi erkeklerde 42, bayanlarda 48'dir. Gelir düzeyi bakımından İslam ülkeleri içinde en düşük olan ülkedir. 27 Nisan 1961'de İngiltere'den bağımsızlığını ilan etmesine rağmen resmi olarak 2002 yılında ülkede istikrar sağlamıştır. 31 Mart Perşembe saat 17.50'de daha önce tanışıklığı olmayan 3 bayan 4 erkek 7 kişiyle seyahat başlıyordu. Birbirini tanımayan insanlar, bilinmedik bir ülke, bilinmedik hayat şartlarında beş koca gün. Tek bir ortak nokta var bunları bir araya getiren, o da Allah rızası yolunda yetimlerin yüzünde bir tebessüm oluşturabilmek...
5 saat süren yolculuğun ardından Fas'a ulaşıldı. Türkiye ile 2 saatlik zaman dilimi farkı (Türkiye'den 2 saat geride) mevcut. Havaalanı gayet güzel, etrafta bir sürü insan ülkelerine gidebilmek için bekleyişte. Burada bir sorun var; bavul kaybolma durumu çok yaşanıyormuş. Allah'a emanet dedik (bavulumun içi yetimlere verilmek üzere yapılmış hediyelerden oluşuyordu. O sebeple "tasalanma serap Allah yetim için hazırlanana zarar vermez" dedim. 5 saat bekleyişten sonra tekrar uçağa bindik ve 5 saat yolculuğa başladık.
1 Nisan Cuma günü sabah namaz vaktinde bizi "İhlâs İle Allah yolunda nefsini feda eden için cennet vardır" hadisini hatırlatan 8 senedir Sierra Leone'de kendini hizmete adamış Hacı Bayram Şahin abimiz karşılıyor. Bayram abi yolculuğa çıkmadan önce kendimizi, psikolojik olarak hazırlamamız gerektiğini, yanımıza erzak noktasında bir şeyler almamız gerektiğini, ayrıca temizlik açısından gerekli malzemeleri eksik etmememizi tembihlemişti. Bu uyarılar sayesinde artık hazırdık. Sabah namazı için bir köye girdik. Ekip başımız Hamza Dinçer abimizin kıldırmış olduğu namaz ile gönlümüz coştu. Bu ülkede namaz vakitlerinde bayan, erkek, çocuk topluca mescide gidip namaz kılıyorlar (elhamdülillah, darısı ülkemizin başına).
Freetown'da da en kurak zaman Mart-Nisan aylarıdır. Mayıs ile ekim ayları arası yağmurlu sezon yaşanırken genel olarak iklim tablosu kuraktır. 12.30'da Waterloo'daki otelden ayrılıp Hulefa-i Raşidin Camiinde Cuma hutbesini dinledik, namazımızı eda ettik. Büyük bir topluluk bizi bekliyordu. Dil bilmemek çok kötü ancak gönüller aynı olunca çocukların gözlerinden ne demek istediğini anlamak çok kolay. En çok elimizden tutmak istemeleri bizi etkiliyor. O da çekinerek tutuyorlar. Bolca resim çekiyoruz. Camide kız ve erkek çocuklara 4 hoca gönüllü eğitim veriyor. Dersi iyi olan kardeşlerimizden Türkiye'de eğitim alanlarda mevcut. 8 erkek 3 kız öğrenci geçen sene Diyanet işlerinin mülakatı ile eğitim almaya hak kazanmış. Çocuklar bizim için Kuran-ı Kerim'den sureler okudular (Kuran-ı Kerim luh adı verilen tahtalara yazılıp ezberleniyor. Sonrasında özel bir ot ile silinip suyu ayakaltı olmasın diye ağacın dibine döküyorlar). Türkçe bilen kardeşlerimiz ilk de kendilerini tanıtıp sonrasında İHH ve ülkemiz için, hayır adına yarışanlar için bolca dua ettiler. Hocalara bir miktar para yardımında bulunduk. Çocuklara da götürmüş olduğumuz hediyelerin bir kısmını dağıtıp, resim çekip dualar eşliğinde ayrıldık.
Eski Amerikan filmlerinden hatırladığımız sarı okul taşıtları artık Sierra Leone'de. Araçların hiçbiri basit değil ancak burada her şey 2. el. Sadece havlu peçeteler, çocuk bezleri Türkiye'den karşılanıyormuş. 18.30 da en büyük hastane olan Covernwent hastanesine gidip çocukların çekap sonuçlarını kontrol ettik. Bir yetim erkek çocuğumuzun epilepsi hastası, bir kız çocuğumuzun da kanser olduğunu öğrendik. Kanser tedavisi için gelen kızımızı bize tanıttıklarında durumu için kontrole gelmişti ağlamalı durumdaydı sonuç ne olacaktı bilmiyordu. Çok şükür temiz çıkmış sonucu. Hastane bu zamana kadar 286 yetime kapı açmış. 19.30'da Aymat tepesine çıkıp yarımadaya kuşbakışı baktık. (Türkiye'de ki hayırseverlerin yardımıyla burada çok güzel eğitim kurumları oluşturulabilir) 21.30'da Eski Rahip Musa Bangura ve derneğini (why islam:İslamı anlatmak adına kurulmuş bir kurum) ziyarete gittik. Musa Bangura öncesinde Katoliklerle çalışıyordu. Müslüman olduktan sonra sahip olduğu her şeyin elinden alındığını, hem ailesi hem de ait olduğu toplumdan dışlandığını anlatan Bangura ölüm tehditleri dahi aldıklarını ifade ediyor. Afrika'da İslam'i çalışmalar yürüterek 4400 kişinin İslam'a girmesine vesile olmuş.
Dernekte yaklaşık 90 kişi vardı ve hepsi Bangura ile münazarada karşılıklı tartışma sonucunda Müslümanlığa geçmişti. Programda bizlerden İslam'ı daha iyi yaşamak ve ferah ortam için destek beklediklerini dile getirdiler. Kuran tilaveti ve dua ile kapanış gerçekleşti. Burada bir de hem yetim hemde öksüz kardeşimiz vardı. Cami inşaatı sırasında 5 yaşında olmasına rağmen başının üzerinde taşıdığı kum ile dikkati üzerine çekmiş. Şuan tüm masrafları bir hayırsever tarafından karşılanmaktaymış.
2 Nisan Cumartesi günü saat 8.00 de kahvaltı sonrası otelden ayrılıp bulunduğumuz yere 250 km uzaklıktaki partnerimiz Amadu'nun köyüne (Wellington) gitmek için yola çıktık. Yol boyu bizi gören çocuklar "abadu, abadu (beyaz adam)" diyip el salladılar. Bizde onlara el sallayınca gözlerinin içi gülüyordu. Köye gitmeden önce İHH 'nın inşaa edeceği yetim kompleksi inşaat alanı ziyaretini gerçekleştirdik (110 dönüm arazi üzerine en kısa zamanda kurulacak inşallah). Ayrıca İHH'nın inşa ettiği okulu da ziyaret ettik. En dikkat çeken şey tahta kazıklara asılmış içi boşaltılmış tüpün zil olarak kullanılması oldu. 2,5 saat sonrasında bizleri sağlı sollu olmak üzere yan yana dizilmiş, ellerinde Türk Bayraklarıyla karşılayan, gözleri cam gibi parlayan, ilahileriyle kalbimizi sızlatan yetim çocuklarımız karşıladı. Gülümseyerek ellerinden tuttuk onlarda bize dokunabilme için adeta can attılar (içlerinde yine de bir ürkeklik vardı). Toplu bir şekilde bizde onların ilahilerine eşlik ederek metrelerce el ele köye yürüdük. Bir okul, bir cami, baraka tarzı evler, tuvalet-banyo ve mutfak dışarda, üzerleri ayrı ayrı otlarla kapalı. Afrika'da ateşte pişmiş balığın tadına bakmak da nasip oldu. Bu arada çocuklar köyde programa hazırlanırken biz de insanların mutlu ve sağlıklı olmasının sırrı olan kakao bahçesine gittik.
Programa kendilerince derledikleri ilahilerle başladılar. Bizde dilimiz döndüğünce eşlik etmeye çalıştık. Sonrasında daha samimi olabilmek için aralarına girip onlarla resimler çekildik. Hatta makinaları kendilerine verip arkadaşlarının resimleri kendilerinin çekmelerini istedik. Programda 400 çocuğumuza (250 civarı yetim) sırayla balon, kalem, defter, silgi, şeker dağıttık. Programın devamında yetim ailelerine et dağıtımı gerçekleşti (2 büyük baş hayvan kestik). 3 Nisan Pazar günü yetimlerle tam gün piknik. 2 otobüs yetimimiz ve anneleriyle yolda buluşup piknik alanına gittik. Sıcaklık 35-40 derece. İlk de Hamza abimizin öncülüğünde tekbir sesleriyle akika ve adak kurbanları kesildi (6 büyükbaş inek). Sonrasında çocukların bizler için hazırladığı şarkıları dinledik. İHH'nın ülkelerine gelişini ve yardımını konu alan tiyatrolarını izledik. Başrolde Hacı Bayram Şahin abimiz canlandırıldı. İlerleyen zamanda Kur'an-ı Kerim okuma yarışması, balon patlatma ve yumurta taşıma yarışmaları gerçekleşti. Sonucunda yarışmaya katılanlara TS formaları, başörtü, şeker, toka, balon ve Trabzon İHH olarak yapmış olduğumuz bileklikleri dağıttık. Yemekte baharatlı balık üzerinde ketçap, olmazsa olmaz pilav ve yumurtalı salata yedik (burada deri bile yeniyormuş, pay edilip dağıtıldı). 4 Nisan Pazartesi günü aracımızın geç gelmesinden dolayı programa 12.00'de başladık. Disiplinli bir şekilde çalışmak yok, gayet rahatlar. Anlaşılan kahveyi fazla tüketiyorlar =)
İHH'nın destek verdiği yetim okulunu ziyaret ettik. Burada 30 yetim annesine mikro kredi desteği verdik. Açık kantin nasıl olurmuş burada görmüş olduk. Annelerle toplu resim çekilip Freetown'daki kapalı çarşıya gidip kısa süreli alışveriş yaptık. Yetim ailelerini evlerinde ziyarete gittik. Evler genelde tek odalı, tuvalet banyo yok, temizlik anlayışı olmadığından kirli, karanlık.. Burada okullar ve kilise bitişik vaziyette. Biz ne kadar çalışıyorsak düşmanlar da o kadar çalışıyor. Demek ki daha çok çalışmamız, daha çok hayırsevere ulaşmamız, yardımlaşma duygusunu insanlarda ön plana çıkarmamız gerekiyor.
Vee Hacı Bayram Şahin abimizin "Sierra Leone'nin en fakir mahallesi" dediği yer. Gelmeden önce internetten araştırma yapıp Trabzon İHH Gönüllülerine Sierra Leone'nin resimlerinden birkaçını atmıştım. İşte burası o yer.. o viran yer.. şehir sularının aktığı, barakaların iç içe girdiği, tüm kokuların birbirine girdiği yer.. Burada fotoğraf çekimi pek istenmediğinden resmimiz yok. Bu fakir mahallede çocuklar eski bir çatı altında ders alırken dışarı atılmışlar. Sonrasında İHH desteğiyle İslam Akidesi Medresesi açılmış. Medrese 3 sınıftan oluşuyor (sınıflar paravanla ayrılmış). Büyükten küçüğe gruplandırılmış. Erkek çocuklara takke, kızlara eşarp hediye ettik. Bol resim, şeker, balon.. Ayrıca gönüllü çalışan hocalarımız ve medresemiz için para yardımında bulunduk. Halkın çektiği sıkıntılar İslam Ülkesinin ortak sorunudur.
Şükür ki Allah, insanlara yardımlaşma duygusunu vermiş. Böylece mazlumlara sahip çıkabiliyoruz. Kalbinin yumuşamasını ve ruhunun huzurla dolmasını isteyenler, yetimin başını okşasın, karnını doyursun.
Trabzon İHH / Serap ÇINAR / 20.04.2016